Bisikletli ölümleri bitmeyecek mi? Ehliyet, kasap gibi değil de bir EĞİTİM Kurumu gibi verilmeye başlandığında ve gerekli tedbirler alındığında düzelmeye başlayacaktır diye düşünüyorum.. Araç sürücülerinin bilinçlendirilmesi ve bisikletlilerin de haklarını göz ardı etmeden denetimlerin yapılması gerekiyor. Bizler de diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bisikletimizde işimize gidip gelecek kadar hakka sahip olmalıyız değil mi :) Kazaya sebep olan kişilerin ceza alması yeterli değil. Ülke olarak bunu yapacak imkânlara sahip olduğumuz halde yapmayanlar da bisikletli arkadaşlarımıza çarpıp kaçan sürücü kadar suçludur. Bilinçsiz araç sürücüleri ve yeterli denetimleri , cezaları uygulamayan ilgili tüm birimler ve kurumlar yüzünden trafik terörü maalesef devam ediyor. Her gün bisikletimize binip işe gitmek için yola çıktığımızda ''acaba bugün sıra bende mi'' demeden güvenli bir yolculuk yapmak istiyoruz. Bunu gereksiz görüp başka lüzumsuz şeylere (en komiği Transformers) ülkenin parasını harcayan yetkililere bisiklet grupları birleşip bisiklet hediye etmeliyiz bence. Ben de daha önce bisikletimle işe giderken kaza geçirdim ve ölümden döndüm. Sonrasında ailem ve bazı arkadaşlarım beni bisikletten uzaklaştırmaya çalıştılar. Biraz da başarılı oldular .. Şimdi sadece daha uygun yerlerde pedallayabiliyorum :( Bisiklet sürersem bu trafik canavarlarının beni de öldürebileceğini düşünüyorlar.. Bisiklet yolu olmadan bisikletinle işe gidemezsin dediler.. Artık işe gitmek eskisi kadar eğlenceli değil.. Bisiklet sürerek Kendimiz için, Türkiye için , Dünya için , Doğa için, Geleceği güzelleştirmek için harika bir eylem gerçekleştirmiş oluyoruz.. Belediyelerin devletin yetkililerin bize destek olmaları teşvik etmeleri gerekmez mi ? Bu işte bir yanlışlık var :) Bu kazalar yüzünden bisikletten uzaklaşmaya başlıyor bir çoğumuz.. Hayır uzaklaşmak yerine diğer bisikletçi arkadaşlarımıza da sokağa trafiğe çıkarmalıyız. İşte o zaman bizi görmezden gelemezler. İşte o zaman haklarımızı alabiliriz. Birlikten kuvvet doğar.
Bisiklet sadece park da sürülmez. Bisiklet bir ulaşım aracıdır.
İnegöl’de 19 yaşındaki TOLGA BEYENİR, aracıyla çarpıp kaçmış trafik eşkıyası tarafından öldürüldü..
Dragos sahilinde de 42 yaşındaki ZİHNİ ŞAHİN yine kural tanımaz trafik teröristleri tarafından katledildi..
39 yaşındaki HASAN BERK BAYSAL bomboş 4 şeritli yolun en sağından gitmesine rağmen bir trafik teröristi ona çarptı, öldürdü ve kaçtı..
Bisikletli arkadaşlarımız MURAT DEMİRTAŞ’ı, CUMALİ GÜÇLÜ’yü, MUSTAFA ONUR KARACA’yı, ÇAĞATAY AVŞAR’ı aynı şekilde kaybettik.
İsimlerini bilmediğimiz, medyada haber bile olamayan Türkiye’nin dört bir yanındaki yüzlerce bisikletliyi her sene trafik terörüne kurban veriyoruz.
Sizinle ''BİSİKLETLİ ÖLÜMLERİ DURSUN'' eylemimizin basın açıklamasını paylaşmak istiyorum.
Biz deli değiliz.
Biz deli değiliz. Bizce delilik, on binlerce lira harcayıp
borca girmek, bu borcunu yakıtıydı, sigortasıydı, bakımıydı sürekli kılmaktır.
Bizce delilik şehri gürültüye boğmaktır, insanlara temiz bir nefes
aldırmamaktır. Bizce delilik hareketsiz kalmak ve insanlardan kopmaktır. Bizce
delilik dünyayı, iklimi karbon salımıyla tehdit etmektir. Biz, tüm bunları
olağan ve gerekli gören çoğunluğun içinde sadece deliymiş gibi duruyoruz.
Yolda yürürken yanınızdakiyle konuşamadığınızı fark
etmediniz mi? Ankara’nın 3. derece hava kirliliğine doğru gittiğini görmüyor
musunuz? Türkiye atmosfere saldığı karbonun son sınırı olan 350’yi çoktan
geçti.
Biz bisikletliler
trafikteyiz, trafiğin bir parçasıyız.
Trafik Mevzuatına göre yasal olarak tanımlıyız. Ama motorlu
araç odağında gelişen ülkemizde bunu bilen kimse yok. Bize parklarda sürmemizi
tavsiye eden sürücüler var. Araç sürücülerine sesleniyoruz: Sen 4 tekerde 1
kişi, ben iki tekerde 1 kişi. Eşitiz. Şimdi sıra adil olmada. Adil olmanızı
bekliyoruz. Motorsuz, daha küçük ama tanımlı bir araç olarak bizi görün ve
kollayın.
Bisikletli ölümleri
dursun!
Buraya bisikletli ölümleri dursun demek için geldik. Sadece
Mayıs ayında Türkiye’de 5 kişi kaybettik. Doğan Ölmez 25 yaşındaydı, çalıştığı
fırından işine gidiyordu. Ümmü Söker 20 yaşındaydı, arkadaşlarıyla bisiklet
sürüyordu. İlker Baygın 14 yaşındaydı, 3 arkadaşıyla gezintiye çıkmıştı,
Christian Naffie, 59 yaşındaydı ve dünya turuna çıkmıştı. Ömer Öktem
arkadaşıyla birlikte bir sürüş yapıyordu. Ayşenur Salihoğlu’yu ise daha dün
kaybettik. 9 yaşındaydı. Sadece yol kenarında bisiklet sürüyordu.
Diyeceksiniz ki kaza bu. Diyeceksiniz ki dikkat etselerdi. Diyecekseniz
ki anaları babaları baksaydı… Diyeceksiniz ki takdir… Hatta aslında hiçbir şey
demeyeceksiniz, çünkü bu ölümleri o kadar kanıksadık, o kadar olağanlaştırdık
ki… Bir uçak kazasında 400 kişi kaybedildiğinde bu felaket oluyor, milli yas
bile ilan edilebiliyor. Bir savaşta kaybettiğimiz 5 bin insanı kutsayıp “şehit”
diyerek unutmuyoruz. İyi de yapıyoruz elbet. Bir tek kişinin bile ölümü
kayıptır. Geçmişte, şimdide ve gelecekte bir kayıp. Peki motorlu araç
kazalarında kaybettiğimiz insanların sayısı? Resmi yazılı ve sözlü açıklamalara
göre 9 bin kişi. Bunların en az %60’ı çocuk yaşta. Bravo Türkiye.
Peki çözüm… Hepsini bilemeyiz elbet. Bizler bisikletliyiz,
belediye yetkilisi ya da şehir veya ulaşım plancısı değiliz. Ama şunu
biliyoruz. Bisikletini araç olarak kullananların sayısı %5 artsa bu ölümlerin
en az yarısı artık olmayacaktır. Dünya deneyimleri bunu gösterdi. Bisiklet
aslında kesinlikle güvenli bir araç. Bisikletten düşme veya bisikletli çarpışma
sonucu ciddi risk oranı çok ama çok düşüktür. Bu bilmek için uzman olmaya gerek
yok. Aklı olan herkes bunu görebilir.
Siz diyeceklerinizi
dedikten sonra peki biz ne diyeceğiz?
Öncelikle bisiklet
kullanan arkadaşlarımıza seslenmek istiyoruz: Aman siz siz olun bisiklete
bindiğinizde araçların sizi gördüğü zannına kapılmayın. Bisiklet görünmezlik
pelerini gibi bir şeyidir. Bindiğiniz anda görünmez olursunuz. Bir de
arkadaşlar, bisikletli güvenli ulaşım istiyorsak bunu bizler yapacağız. Sakın
ola bu konudaki yetkililerin kendi kendilerine bir şey yapacağını düşünmeyin.
Yok öyle bir şey. Ve harekete geçmek için lütfen o meşhur günü beklemeyelim.
Meşhur gün, çok fazla acı çekeceğimiz, çok fazla etkileneceğimiz ve çok fazla
öfkeleneceğimiz gündür. Kısaca kayıplarımızın şiddetle artmasını beklemeyelim.
Sonra bisiklete
binmeye hevesli insanlara sesleneceğiz. Mesela Ankara’da geçen yıl 60 bin
bisiklet satılmış. Bunların en az 20 bini yetişkin bisikletiymiş. Neredesiniz?
Trafiğe çıkmaktan korkmayın. Bisiklet gruplarına dahil olun. Trafikte var
olduğumuzu gösterelim. Bizler de sizler gibi ilk başta çekindik, ama gruplarda
kendimizi daha güvende hissettik, öğrendik. Ve unutmayın, yukarıdaki sayıları
hatırlayın. Motorlu araçlardaki riskiniz bisikletli riskten aslında daha çok.
Sonra da araç
sahiplerine seslenmek istiyoruz: Bir bak, Allahaşkına bir bak. Kapını açıp
inerken, sağa dönerken yaya mı var, bisikletli mi var, motorsikletli mi var bir
bak. Hadi çarptığın kişinin neler kaybedeceğini sıralamaktan vazgeçelim. Zaten
umurunda olsa bilirsin, dikkat de edersin. Çarptığın kişi tamamen hatalı
olduğunu varsayalım. Ne hissedeceksin? Neler yaşayacaksın? Vicdanın? Ya bir de
hata seninse? En az 5 sene yatarsın. Kendine de bana da yazık etme. Bir de ne
olursun ya, şu ayağını gaz pedalından bir çek. Gaza basınca başın göğe eriyor
sanıyorsun. E, bir anlamda da öyle olabilir tabii ama sandığın şekliyle değil.
Yetkililere ise artık seslenmiyoruz. Onlara sesimizi hem
sözlü hem de yazılı olarak ilettik. Beklemedeyiz.